İktidardaki AKP ile sıkı bir ittifak içerisinde bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli gazetecilere yaptığı açıklamada, “5 bin hakim ve savcı FETÖ üyesi olduğu için ayıklanmış. Peki bu 5 bin hakim ve savcının görevdeyken haksız yere yargıladığı ve cezalandırdığı insanlar nerede? Onları kim koruyacak, onlara kim sahip çıkacak. 5 bini görevden aldın da kime bu adamlar ceza vermişse onların hepsinin mahkemesinin yeniden görülmesi lazım. Yazık günah bu insanlara.” ifadelerini kullandı.(1)
Bahçeli’nin bu açıklaması Türkiye’nin en ünlü mafya liderlerinden birisi olan Alaattin Çakıcı’yı ziyaretinden kısa bir süre sonra geldi. Bahçeli’nin “Benim ülküdaşım o!” şeklinde tanımladığı Çakıcı, halen eşini öldürme dahil birçok suçtan hükümlü bulunuyor. Bahçeli açıklamasında ayrıca, “Çakıcı Selahattin Demirtaş (HDP’nin tutuklu lideri) kadar suçlu değil” diyerek, yetkisi olsaydı Çakıcı’ya şimdiye kadar af çıkarmış olacağını söyledi.
Bahçeli’nin sırf bir mafya liderini ceza evinden çıkarmak için, 5000 hakim ve savcıya, bu hakim ve savcıların göstermelik yargılamaları dahi bitmeden, “terörist” yaftasını yapıştırarak bunlar tarafından yapılan yargılamaların yeniden yapılmasını istemesi kamuoyunda ve özellikle de sosyal medyada tepkilere yol açtı. Zira 5000 hakim ve savcı yaklaşık iki yıldan bu yana “terör örgütü üyesi” olmakla suçlanmasına rağmen, Bahçeli, iki yıl sonra Çakıcı meselesiyle birlikte konuyu gündeme getirdi. Talebin kişiye özel bir talep olarak algılanmaması için de cinayet, çocuklara cinsel saldırı, uyuşturucu ticareti, insan ticareti, hırsızlık ve yağma dahil çeşitli suçlardan mahkum olmuş onbinlerce hükümlülünün cezaevinden çıkışlarının yolunu açarak kamuoyu desteği sağlamaya çalıştı.
Bahçeli’nin sözleriyle gündeme gelen sorunun temeli şudur:
Ya 5000 hakim ve savcı tarafından verilen on milyonlarca karar aslında ‘silahlı terör örgütü üyelerince” verilmiştir; böyle bir safsatanın kabülü halinde, tüm kararların ‘yok hükmünde’ sayılarak, en başından itibaren yeni bir yargılama yapılması gerekir.
Ya da, 5000 hakim ve savcı ‘terörist’ değildir, dolayısıyla verilen kararlar geçerlidir; bu halde ise, mesleklerinden haksızca atılıp tutuklanan bu hakim savcılara iade-i itibar yapılarak, mesleklerine dönüşleri sağlanmalıdır.
Belirtilmelidir ki, tutuklanan 5000 hakim ve savcının görev yaptıkları dönemlere ait yargılama dosyaları 2 yıldır aleyhlerine delil bulunabilmesi için didik didik edilmesine rağmen herhangi bir usulsüzlük veya aleyhe delil bulunamaması, yargılamaların yargılama dosyalarıyla ilgisiz fişleme listelerine, kuşkulu itirafçı beyanlarına, MİT tarafından excel formatında hazırlanan, hergün yeniden güncellenen ve hukuken delil olma vasfı bulunmayan bylock listelerine vs. dayanması Bahçeli’nin iddialarını tamamen çürütmektedir.
Bu konuda vurgulanması gereken önemli bir konu da şudur: Türkiye’de yargı hiçbir dönemde ideal seviyede adalet üretememiş olmakla birlikte, bu 5000 hakim ve savcının (ortalama 10 yıllık mesleki kıdeme sahip oldukları düşünüldüğünde) görev yaptığı dönemlerde Türk yargısı, hem daha önceki dönemlerle hem de bugünkü yargıyla kıyaslanamayacak kadar iyi bir noktadaydı. Nitekim, 2015 AB ilerleme raporunda Türk yargısının 2007-2013 yılları arasında gösterdiği performans övülmüş; bağımsızlık, etkinlik ve insan haklarının ve temel özgürlüklerin korunması alanında oldukça önemli ilerlemeler kaydedildiği vurgulanmıştır.(2) 5000 civarında hakim ve savcının ihraç edildiği ve tutuklandığı 2016 yılından sonra ise, Türk yargısıyla ilgili uluslararası gözlemcilerin beyanları ve raporlara göre, artık Türkiye’de bağımsız bir yargıdan söz etmek mümkün gözükmemektedir. Yani bahsi geçen bu 5000 hakim ve savcı adeta Türk yargısının oldukça başarılı bir döneminin temsilcileri mahiyetindedir.
Olayın bir diğer boyutu ise, sayılar! Kaç dosyadan bahsediyoruz? Yani sözü edilen 5000 hakim ve savcı çalıştıkları dönemde toplam kaç karara imza atmıştır? Meslekten ihraç edilenler arasında birkaç yıllık kıdeme sahip olanlar da bulunmaktadır, 20-25 yıllık kıdeme sahip olanlar da! Genel bir hesaplama için ortalama kıdem süreleri 10 yıl olarak belirlenebilir. Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre, bir hakimin 2015 yılında verdiği karar sayısı 551, savcıların verdiği karar sayısı ise 745.(3) Yani 10 yıl içinde sadece 1 (bir) hakim tarafından verilen ortalama karar sayısı 5510, bir savcının verdiği karar sayısı ise 7450. Buna göre, 5000 hakim ve savcının toplam verdiği karar sayısı 27.550.000 ile 37.250.000 arasında değişmektedir. Birçok davada davanın taraflarının 2 ve daha fazla kişi olduğu düşünüldüğünde, verilen kararlardan etkilenen kişi sayısının çok daha yüksek olduğu açıktır.
Evet, sayın Bahçeli’nin gündeme getirdiği taleple ilgili tablonun özeti şudur: On milyonlarca Türk vatandaşı, yıllarca AB tarafından takdir edilen, evrensel standartlarda yargılama yapıp karar veren ‘teröristler’ (!) tarafından yargılanmış; mahkumiyet kararı verilenler dahi kendilerini kimin yargılandığını farkedememiş, temyiz dilekçelerinde bu konuyla ilgili en ufak bir imada bulunulmamış; ne zaman ki Erdoğan ve Erdoğan yanlısı HSK, 2014 HSK seçimlerinde hükümetin desteklediği YBP adaylarına oy vermedikleri ve muhalif oldukları kanaatiyle fişlenen bu 5000 hakim ve savcının aslında ‘terörist’ olduğunu söylemişler, o zaman herkes kandırıldığını anlamış!
Akıl ve mantık sınırlarını zorlayan bir çelişkiler yumağıdır bu!
Konuya ilişkin Babaeski eski hakimi Sultan Yıldırım’ın twitter hesabından yaptığı yorum, 5000 hakim ve savcının Bahçeli’nin açıklamalarına yorumu mahiyetindedir: “Neymiş? FETÖ gerekçesiyle ihraç edilmiş yaklaşık 5000 hakim ve savcının kararları yeniden incelenmeliymiş! Bu nedir biliyor musunuz? Kararlarımız incelenmeden ihraç edildiğimizin ispatıdır! Biliyoduk da bi de sizden duymuş olduk. Bu arada; keşke incelense. Lehimize delil olurdu:)”.
Kaynak: